Everybody dies, we all die, everything we ever care about will disappear, so what's the fucking point of living?

11 Nisan 2011 Pazartesi

İyi Ki Doğdun Şebnem Ferah

Bugün 12 Nisan, Şebnem Ferah'ın doğum günü. Ama biz üç gün önce yani 9 Nisan'da kutladık, Cumartesi günü İzmir Arena'da verdiği konserinde. Açıkçası ne günden, ne bir şeyden haberim vardı, bizim için de sürpriz oldu herkes ellerindeki "İyi ki doğdun Şebnem :)" yazan kağıtları açıp çığlık çığlığa bağırmaya başlayınca. Bu da ilk şarkının bitimine denk geliyor tam olarak. İlk şarkı olarak hiç beklemediğim Çocukken Sahip Olduğum Kırmızı Rugan Ayakkabılar'ı söyledi. Boydan boya simsiyah olan kıyafetinin altına belki de hiç uymayan kıpkırmızı parlak simli ayakkabılarını göstere göstere. Belki de bu yüzden bu şarkıyla açılış yapmak istedi, kim bilir?

Hoş bir detaydı aslında. Ardından son albümü Benim Adım Orman'dan 3 şarkıyla devam etti;
Yalnız, Benim Adım Orman ve İstiklal Caddesi Kadar. Çakıl Taşları, Can Kırıkları ve Delgeç ile bir önceki albümü Can Kırıklarına geçiş yaptı sonrasında. Her şarkısında muhteşem olan Şebnem Ferah, Delgeç ile o ana kadarki en iyi performansını çıkarmıştı gözümde, hayran kaldım. Sonra Kelimeler Yetse albümüne geçti; bana öyle geldi ki albüm albüm ilerleyecekti playlist. Sonra ufak tefek değişiklikler oldu gerçi. Neyse. Ben Şarkımı Söylerken, Babam Oğlum, Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler ve Mayın Tarlası eserlerini okudu Kelimeler Yetse albümünden de. Mayın Tarlası'nın bitiminde aradaki sessiz boşlukta birden gaza gelip nakaratı tekrar söylemeye başlayan dinleyici, Ferah'ı pek mutlu etmişti gördüğüm kadarıyla. O güzel gülümsemesiyle hafiften o da eşlik etti halka, sonra en sevdiğim albümü olan Artık Kısa Cümleler Kuruyorum'a geçti. Hem de konser öncesinde, söylemesini deli gibi istediğim Ay şarkısıyla. Solosuna kurban. Ay'ın sonundaki malum çığlıkları Oyunun Sonu'na bağlandı ve iki tanecik şarkıyla o harika albümden de çıkmış olduk. Sıra son dönemde pek popüler olan Erkekler Ağlamaz'a geldi. Orijinalinde Nilüfer ile olan düetin Nilüfer'e ait olan kısımlarını vokalisti Ceren üstlendi. Gayet de güzel söyledi. Ardından Perdeler'e geldi; gördüğüm kadarıyla her konserinde pek bir deneysel sonuçlar çıkardığı Sigara ve pek duygusal Sil Baştan ile Perdeler faslını da kapattı. Ve bir efsaneye; Yağmurlar'a geldi sıra. İki slowdan sonra artık hareketlenme zamanıydı ve Kadın albümünden; Yeniden Doğup Gelsem ile Fırtına'yı söyledikten sonra tekrar başa, son albüme; Benim Adıma Orman'a geçti. Hem de ne geçiş. Sahnenin kenarında, adeta kendini göstermeden Eski'yi söylemeye başladı. Çünkü sahneyi "yüz yıllık ağaçlara" bırakmıştı. Sahnenin arkasındaki dev ekranda Kemal Sunal'dan, Barış Manço'ya kaybettiğimiz o güzel insanlarla, MFÖ'den Sezen Aksu'ya hala hayatta olan (ve daha da olsunlar lütfen) değerli sanatçılarımız arka arkaya siyah beyaz fotoğraflarıyla geçip gidiyorlardı. Her fotoğrafta dinleyicilerin alkış ve çığlıkları oldukça etkileyiciyken, şarkının bu özel gösteriyle olan uyumu ve güzelliği bambaşka bir deneyimdi. Çok güzeldi! Şarkının sonunda ise ekranda beliren "Sanatsız Kalmış Bir Milletin Hayat Damarlarından Biri Kopmuş Demektir" sözüyle son darbesini indirmişti Şebnem Ferah -alkış, çığlık ve benzeri beğeni gösterileriyle-. Bu, ve ardından yaptığı samimi konuşmasıyla mesajını da gönderen sanatçı, Bu Aşk Fazla Sana, ateş, duman ve konfeti gösterileri eşliğinde konserini bitirdi. Tabii ki daha fazlasını isteyen sevenleri için tekrar geri döndü; bis olarak Hoşçakal'ı seslendirdi ve bu şarkıyla vedasını yaparken son kez mest edip hepimizi oracıkta öyle bıraktı gitti.

İlk Şebnem Ferah konserim benim için muhteşem bir deneyim oldu diyebilirim. Toplam 22 şarkı, yaklaşık 2,5 saatlik aralıksız performansı boyunca Şebnem Ferah tek kelimeyle inanılmazdı. Çığlıkları, sesi, tavırları, dinleyiciyle olan etkileşimi, güzel sözleri, bakışları, dansları, vokalisti, yan flütçüsü, tüm orkestrası, dövmesi, yani her şeyiyle kusursuzdu. İyi ki doğmuş yani hakikaten.

Hiç yorum yok: